18 Ekim 2009 Pazar

Galatasaray 4-3 Trabzonspor//Ecel Terleri


Maç adıyla zaten haftanın maçı olmaya adaydı ama atılan 7 gol, kaçan goller ve temposuyla da bu ünvanı fazlasıyla haketti. Galatasaray adına konuşmak gerekirse, Ali Sami Yen'de 4 gol attığı bir maçta taraftarına ecel terleri döktüren bir Galatasaray'ın haftaya Kadıköy'de işinin zor olacağı aşikar ancak haftaya arkasını bu kadar boşaltarak oynayacağını sanmıyorum Rijkaard ve ekibinin..

Klişe bi tabir vardır 'fırtına gibi başlamak' diye, işte bugün Galatasaray'ın maç başlangıcı tam bu klişeye oturan cinsteydi. İlk 10 dakikada direkten dönen bir top, Kewell'in muhteşem şutu ceza sahası civarında sürekli golü arayan bir takım. Galatasaray puan kaybettiği maçlarda da maça iyi başlıyordu, gol pozisyonlarına giriyordu ama bu sezon sanırım bundan daha istekli ve etkili bir başlangıç olmadı ki rakip de ligin kalburüstü takımlarından Trabzonspor'du. Açıkçası maç öncesinde de Galatasaray'ın 3-4 gol atacağını tahmin ediyordum ancak bugün atılan 4 gol maçın ilk yarısında bile gelebilirdi.. Trabzon'un karambol sonucu bulduğu gol dışında ilk yarıda etkili olduğu tek bir pozisyon dahi yoktu ancak bu gol soyunma odasına daha moralli gitmelerini sağladı.

İkinci yarı ise daha dengeli başladı, Trabzonspor da Galatasaray'ın sahasına doğru çıkmaya başladı ve 50. dakikadan gole kadar(54. dakika) ise maçın hakimi konumundaydı. Yani gol geliyorum diyordu ki Colman uzaktan güzel bir gol attı. Bu dakikadan sonra Galatasaray yine baskı kuramadı rakibine ve orta saha civarında dolanıp duran bir top ve peşinden koşan oyunculardan ibaretti maç. Galatasaray'ın golünden önce Serkan bir gol kaçırdıki, atabilseydi Galatasaray için kabus gibi bir gece olabilirdi.

69. dakikada Keita takımda bir forvet oyuncusu olduğunu hatırladı ve yaptığı ortayı Baros Arda'ya müthiş servis etti. Hemen ardından çabuk kullanılan bir taç atışı ve takımın unutulan forveti öndirekte bitiriyor. Yine rahatlayan maç defansın arkasına anlaşılması güç bir şekilde sarkıtılan top sonucu krize giriyor ve uzatmalarla birlikte 8 dakika yine karabasan gibi geçiyor. Son dakikalarda Tayfun Cora geçen sezon Kadıköy'de Selçuk Şahin'in attığı golün bir kopyasını atıyordu az kalsın. 4 gol attığı bir maçta puan kaybedecekti yani Galatasaray, hem de kendi evinde. Uzun uzun düşünülmesi gereken bir durum bu..

Bireysel performanslara geçicek olursak sahada müthiş 2 isim vardı Galatasaray adına; Sabri ve Ayhan..Ayhan sakatlıktan çıktığı için 60. dakikadan sonra biraz fizik olarak düşüş yaşadı ama 60 dakika mükemmel yönetti orta sahayı. Açıkçası genel olarak Ayhan'ı pek beğenen biri değilim ancak bugün topu oyuna çok hızlı ve doğru soktu..Ayhan'ı beğenmeyişimin yegane nedendir bu sebep ancak Ayhan bugün bu konuda çok iyi iş çıkarttı. Sabri ise 90 dakika boyunca inanılmaz mücadele etti. Hücuma çok dengeli çıktı, gereksiz zorlama yaparak top kaybetmedi ve ortaları isabetliydi. Kaptırılan toplara da ileride o kadar çabuk bastı ki Trabzon'un oyun kurmasını Baros ile beraber engelledi. Bu sezon Rijkaard ile beraber müthiş bir çıkış gösteriyor aman şeytan kulağına kurşun, Allah nazarlardan saklasın..

Keita son hareketlerde biraz daha becerikli olabilse maç başına 1 gol 1 asist ortalaması tutturur çok rahat bir şekilde. Hızına tekniğine çare olabilcek bir sol bek ligde yok, Avrupa'da da sınırlı.. Keita ile ilgili şu ana kadar duyduğum en güzel yorumu bugün maçta bir arkadaşım yaptı;

'Abi Keita sahada resmen fışkırıyor!!' İşte budur. Keita o kadar çılgınca oynuyor ki onu ancak bu tarz bir eylem cümlesi tanımlayabilir..

Mustafa Sarp Galatasaray'da oynadığı en kötü resmi maçı çıkardı bugün. Topu oyuna sokmakta sorunu olduğunu zaman zaman blogda yazıyorum ancak bugünki kadar kötü bir performansı ilk hazırlık maçlarında izlemiştim ve o gün bu adamın Galatasaray'da işi yok diyordum. Sonra kendine güveni geldikçe oyununun üstüne koydu ve laflarımı yedirdi bana ancak bugün o eski performanslarından birini gösterdi.

Kewell 7 maç sonra ilk kez iyi oynadı ancak bu performansıyla ilgili değildi. Kewell Leeds United'taki Kewell değil heğimiz biliyoruz. O fizik gücü, sürati ve çevikliği yok ancak azalmayan bir şeyi var ki o da oyun zekası ve etkili şutları.. Kewell kaleye yakın oynadıkça etkili oluyor, uzaklaştıkça ise adeta saçmalıyor. Bu maçta da geride aldığı topları olumlu kullanamadı ancak daha çok ceza sahası ve çevresinde oynadığı için etkili oldu..Özellikle Ali Sami Yen'de baskı kurulan maçlarda işe yarayacaktır ancak deplasmanlarda kaybolup gidecektir..

Galatasaray'ın Trabzonspor'un 1. golü ile kendi 3. golü arasındaki kötü oyunun sebebi topu yere indirememesidir. Bu konuda defansta en etkili isim Gökhan Zan. Topu oyuna doğru sokan tek Galatasaraylı defans oyuncusu. Bu dakikalarda ise topu oyuna Gökhan Zan tarafından değil de Servet tarafından sokmaya çalışınca Galatasaray zor anlar yaşadı. Bunda Keita'nın sol kanada yaklaşmasının etkisi de büyüktü. Bu takım hücumda Keita'yı arıyor, topu onunla buluşturmaya çalışıyor. Onun olmadığı maçlar büyük sorun yaratabilir Galatasaray'a..

'69. dakikada Keita takımda bir forvet oyuncusu olduğunu hatırladı ve yaptığı ortayı Baros Arda'ya müthiş servis etti' demiştim, biraz açayım.. Galatasaray ataklarını Keita bitiriyor, Arda bitiriyor, Kewell oynarsa Nonda bitiriyor ancak bir türlü Baros düşünülmüyor. Daha önceki yazılarımdan birinde 'Nonda Keita kankalığı, Keita Baros düşmanlığı doğurmaz' demiştim ancak benim mi dikkatimi çekiyor bilmiyorum ama Baros hücumlarda çok fazla düşünlmüyor.. Bu konuda biraz tedirginlik yaşıyorum..

Bir tedirginlik de Elano konusunda yaşıyorum. Evet Elano'yu Manchester City'de ve Brezilya'da çok kez izlemiştim ve Galatasaray'daki performansı eskiyi mumla aratacak cinsten ama bir çok maçta yedek kalması, hatta maç boyunca hiç düşünülmemesi Elano'nun formunu bulmasının formülü olamaz. Deniz aşırı bir yolculuktan geldi evet ama durum 4-2 olduktan sonra da oyuna alınmayacak kadar kötü durumda olduğunu sanmıyorum şayet o zaman ilk 18'de olmazdı..Bu da ikinci tedirginliğim çünkü ne Galatasaray ne de Türk futbolu Elano'yu kaybedecek durumda değil..

Biraz uzun bir yazı oldu ama 7 gol olan ve gariplikler içeren bir maç hakkında söylenecek çok şey vardı. Şimdi haftaya çok önemli bir maç var ve hafta boyunca bu maçla yatılıp kalkıcak Türkiye. Ben de hafta boyunca birşeyler yazmaya çalışacam kayda değer birşeyler olursa..

Gaziantepspor 2-1 Fenerbahçe// Son Lastik de Patladı!!


TSL'de 6 hafta sonunda herkes Galatasaray'la Fenerbahçe'nin birbirleriyle oynayacakları maça kadar puan kaybetmeyeceğini düşünüyordu. O kadar abartıldı ki hatta 10. hafta maçı kazananın ilk yarıda 17'de 17 yapabilceğini konuşuyordu. İki takımın da kadro kalitesinin bu ligin çok üstünde olduğu aşikar. Değerleri 120 milyon € civarında olan iki kadro ligin toplam değerinin 3'te 1'i kadar, artık siz düşünün durumu..

7. haftada iki takım arasında ilk fireyi veren takım Galatasaray oldu. Bence çok da kötü oynamadığı maçta kenardan etkili hamleler gelmedi ve Eskişehir'in katı defansını açamadı, sonucunda da kendi sahasında 2 puan bırakmış oldu. Medya'da hava yavaş yavaş değişiyordu, bir maçtaki puan kaybından sonra Fenerbahçe'nin Galatasaray'dan bir adım önde olduğu ve şampiyonlukta daha şanslı olduğu fikri oluşmaya başladı. Sonrasında gelen Sturm Graz beraberliği ve Ankaragücü mağlubiyeti sonrasında Fenerbahçe ligin tek hakimi olarak değerlendirildi. Rijkaard'ın aklının Milan'da kaldığını Galatasaraylı bazı futbolcuların mutsuz oldukları ve ayrılmaya yakın oldukları yazılmaya başlandı.(Elano, Baros ve Arda'nın hatta Rijkaard'ın devre arası veya sezon sonu gidebileceği konuşuldu). Büyülü, şaşalı Galatasaray'ın lastiğinin patladığı, aslında övdükleri zaman da kötü oynadıkları yazıldı çizildi, durumun felaketle bile sonuçlanabileceği kanısı oluşmaya başlandı. Rijkaard'ın ilk 6 hafta öve öve bitirilemeyen teknik direktörlük yetenekleri tartışıldı hatta yerildi.

Bugün ligin lastiği patlamayan tek takımı Fenerbahçe'de Gaziantep'te son 10 dakikada yediği iki golle namağlup ünvanını yitirdi. Her zamanki gibi maça daha iyi başlayan takım Fenerbahçe'ydi, gole bulana kadar takip sahada topa basan, hücumda yer değiştiren bir takım vardı sahada. Yine ne olduysa golden sonra oldu ve ilk 8 haftadaki gibi öne geçen Fenerbahçe oyunu kendi yarı sahasında kabul etmeye başladı. İşte Fenerbahçe'yi ilk 8 haftada Galatasaray'dan bir adım öne çıkartan fark da burda. Galatasaray oyunu rakip sahada oynama isteğinde ve çabasında, hatta stoperlerinin bu durumu abartarak 0'dan orta yapmaya çalışacağı kadar ilerde oynamaya çalışıyor, Fenerbahçe ise stoperlerini hiç çıkarmayıp onların arasına Cristian'ı sokarak kontrollü bir oyun tercih ediyor, ilerdeki yaratıcı oyuncularına(bu sezon bu yükü alex tek başına çekiyor şu ana kadar)güvenip ve onların bulacakları gollerle 3 puanı almaya çalışıyor. Türkiye Ligi'nde de Fenerbahçe'nin defansını aşabilcek yeterlilikte takım olmadığı için de bu haftaya kadar firesiz gelmeyi başardılar. Herkes Fenerbahçe'nin Avrupa'da Daum'un önemsemeyişinden dolayı başarılı olamadığını söylüyor ancak bence durum tamamen Avrupalı takımların geriye yaslanan takımların tuzağına düşmeyip ayağa sabırla pas yaparak açık aramaktan usanmamasından kaynaklanıyor.

Bugün 1-0 dan sonra Fenerbahçe'nin geriye yaslanmasına karşılık Gaziantep her zamanki gibi orta sahada topa sahip olmaya başladı. Zurita, Murat Ceylan ve çıkana kadar Hakan Bayraktar'la topa sahip oldular ve ikinci yarıda Olcan'ın sol bek yerine ileride kullanılmasıyla da Fenerbahçe defansını delebilecek bir opsiyona sahip oldu. Ayağında topu tutan Gaziantepspor İvan, Olcan ve Julio Cesar ile Fenerbahçe'yi zorladılar, kanat akınlarıyla da etkili olmaya çalıştılar. Bunlardan bir tanesinde topla buluşan Olcan topu direğe gönderdi ve ilk büyük uyarıyı verdi Fenerbahçe'ye.

Sonrasında Julio Cesar'ın insanı bıktıracak şut denemeleri, Erman Özgür'ün oyuna girişiyle ilk kez gerçekten etkili bir alanda gerçekleşti ve skoru eşitledi. Bu dakikadan sonra Fenerbahçe yine hücuma çıkmayı aklına getirdi ve 4-5 dakika boyunca baskı kurdu Antep yarı alanında, hatta ben golü atacak takımın Fenerbahçe olacağı düşüncesindeydim ancak Julio Cesar duran toptan öyle bir gol attı ki bu sezon Salihovic'in milli takımımıza attığı golden sonra bize 2. müthiş frikik golünü izlettirdi. Maçı da bitirdi hakem santrayı beklemeden..

Zurita, Olcan ve kısa sürede yaptıkarıyla Erman Özgür maça damgalarını vurdular. Goller dışında bence iyi bir performans göstermeyen Julio Cesar ise attığı o gollerden sonra maçın adamı olmayı hakketti her şeye rağmen.

Evet şimdi Trabzon ile oynacak Galatasaray bu maçı kazanırsa haftaya tekrar liderlik şansını yakalayacak Kadıköy'de. O maçta Galatasaray'ın alacağı bir galibiyetten sonra medya rüzgarı terse döner ve Galatasaray'ı yeren medya, düne kadar övdüğü Fenerbahçe'ye yüklenmeye başlar. futbolumuzun bütün birimleri bozuk ancak medya kadar hiçbiri bozuk değil. Hem yazılı hem görsel medya. Hemde yayıncı kuruluş; öyleki bugün Fenerbahçe lehine verilen tartışmalı bayrakların hiçbirinin tekrarı verilmedi. Kadıköyde'ki her maçta Aziz Yıldırım'ın özel isteğiyle maçları Melih Şendil'in anlatmasından sonra 2. bir kıyak da bu sanırım Ligtv'den Fenerbahçe'ye yapılan..