2 Ekim 2009 Cuma

Galatasaray 1-1 Sturm Graz

Maçın analizi hakkında fazla bir yorumda bulumayacağım. Zaten izleyen herkes sorunları görmüştür. Eskişehir maçına benzer bir maçtı. Sadece Sturm Graz topu yere indirip pas yaptı ve daha çok pozisyon buldu ve Galatasaray defansını zorladı. Eskişehir de bunu yapabilseydi daha iyi bir sonuç alabilirdi diye belirtmiştim. Ayhan'ın takıma dönmesi oyunu ilk yarıda da rakip sahada oynama şansı doğurdu ve topla oynama oranları %60 a %40 Galatasaray lehine oldu. İlerleyen dakikalarda Ayhan'ın oyundan düşmesi, Mehmet Topal'ın her zamanki gibi yavaş oyunu, Sabri'nin ilk dakikalardaki müthiş dinamizminin kesilmesi Sturm Graz'ın oyunun sahasının karşı yarı alanında da bir kale olduğunun farkına varmasına neden oldu.Neyse fazla maç analizi yapmayacağım, sadece gördüğüm eksikleri yazacağım..
-Arda milli maç arasından sonra bir tülü toparlanamadı. 4 maçtır sahaya ağırlığını koyamıyor ve inanılmaz top kayıpları yapıyor. Durumu sadece yoğun maç temposundan dolayı bünyesinin yorulmasıyla mı alakalı yoksa özel hayatında bir takım sorunlar mı var bilemiyorum tabi ki ama eğer gerçekten dünya çapında bir yıldız olmak ve avrupanın sayılı klüplerine transfer yapmak istiyorsa bu duraklama dönemlerini bu kadar uzun tutmamalı.

-Kewell 6 maçtır tek bir olumlu hareket dahi yapmadı. Geçen sezonda, bu sezonun başında da kritik goller attı ama oyunun geri kalan bölümlerinde bu kadar etkisiz, hatta zarar vererek oynaması artık kadroda olmaması gerekliliğinin sorgulanmasını doğurabilir. Bence de düşünülmeli. Sezon başında izlediğimiz Aydın bu Kewell'ın kat kat önünde bir performans sergiledi ve açıkçası formayı daha fazla hakediyor.

-Elano, Ayhan değişikliğinden sonra orta sahaya geçti ve o ana kadarki performansından daha etkili bir oyun ortaya koydu. Attığı 3 pasla Galatasaray'ı gol pozisyonuna soktu(başka da ah vah dedittirecek bir pozisyon olmadı zaten) ve Baros'ta bunlardan birini gol yaptı 1 puanı kurtardı.

-Mehmet Topal oyunu yavaşlatıyor. Mustafa Sarp'ın zaten tek eksiği olarak topu çok yana oynamasını ve ayağından çabuk çıkaramamsını belirtmiştim.. Yani ortak özellikleri orta sahada oyunu yavaşlatan iki oyuncu olmaları. Bu durumda Sabri ile beraber takımın en dinamik iki oyuncusundan biri olan Barış'ın 18 de bile düşünülmemesi çok şaşırtıyor beni ve açıkçası yadırgıyorum. Sanırım bir maçta oyundan çıkarken gösterdiği tepkiden dolayı Rijkaard üstünü çizdi çünkü Barış mental olarak ne kadar zayıf olursa olsun bu kadar unutulcak bir oyuncu değil.

-Hakan Balta sezon başından beri kötü. Geçen 2 sezondaki performansını mumla aratacak kadar kötü hemde..Defansta eskisi kadar geçilmez ve güvenilir değil, hücum olarak da zaten zayıf olan yönünü tamamen köreltmiş vaziyette. Önündeki oyuncuyu doğru paslarıyla ve arkasını(hücumdayken) doğru bir şekilde kapatmasıyla çok rahatlatırdı ancak bu sezon iki özelliğinin de yerinde yeller esiyor. O da acilen toparlanmalı çünkü bu takımın en çok ihtiyacı olan oyunculardan biri aksi halde formayı kaptırması açıkçası beni hiç şaşırtmaz.

-Bir de Keita ile Baros arasında bir problem mi var bilemiyorum ancak bu iki oyuncu ikiye bir oyunların olduğu yerlerde birbirlerine pas atmamaya özen gösteriyorlar. Özellikle son dakikalarda Baros Keita'nın koşusunu görmesine rağmen topu atmaması ve Keita'nın sıfıra indiği pozisyonda Baros yerine geride duran ve zor pozisyonda olan Arda'yı tercih etmesi beni bu fikre itti. Umarım yanılıyorumdur ve Keita-Nonda kankalığı Baros-Keita düşmanlığını doğurmaz..

Galatasaray taraftarlarına da bir hatırlatma yaparak maç yazısını bitirmek istiyorum. Rijkaard Türkiye'ye geldiği gün gerek yönetim gerek basın gerekse taraftarlar tek bir ortak anahtar kelimede birleştiler: 'Sabır'..'Gerekirse 1-2 sene şampiyon olmayalım ama Rijkaard ve ekibiyle yola devam edelim ve Barcelona ekolünü takımımıza kazandıralım' düşüncesi hakimdi herkesçe. Şimdi elimizde bir tablo oluştu.. Ligde 8 maç 7 galibiyet 1 beraberlik. Avrupa kupalarında 8 maç 5 galibiyet 3 beraberlik (berabere biten maçlardan biri 5-0'ın rövanşı). 'Sabır' kelimesinde birleşenler Rijkaard'ın geldiği gün 16 maçta 12 galibiyet 4 beraberlik ve 43 gol bekliyolar mıydı? Bu takımın suçu sezona beklenilenden çok daha iyi bir şekilde mi girmesi? Bu durum mu 'sabır'lı insanlarımızı sabırsızlaştıran?
Evet Galatasaray son iki maçını kazanamadı üstelik ikisi de iç sahadaydı ama hayali kurulan güzel günler için sabredilmeyecek kadar kötü bir durum mu bu?? Unutulmasın ki şu an ağzımızın suyu akarak izlediğimiz ve hedeflediğimiz Barcelona Rijkaard'ın geldiği sezon küme düşme hattını bile ziyaret etmişti. Ama o sihirli kelime sayesinde şu an geldikleri yer ortada...

28 Eylül 2009 Pazartesi

Hayko Cepkin vs. Mesut Özil

Hayko Cepkin

Mesut Özil
Faketmeyen kalmamıştır herhalde ama eklemeden duramadım..



Vee Maç Başlıyor!!


Dönemi, yaz okulu, stajı derken yılın 11 ayı okurlarını kendisine bağlayan ömür törpüsü bugün itibariyle yeni sezonu resmi olarak açıyor..
Dün akşamki sonuçtan sonra 75 muhabbeti ''biz 7'de7 yaptık siz yapamadınız''a dönecek muhtemelen ama onlarda olmasa çekilmez bu okul..Bir de batak var tabii

27 Eylül 2009 Pazar

Galatasaray 1-1 Eskişehirspor// AntiFutbol


Eskişehirspor için daha önce alması gereken tüm puanları aldığını bugün ekstra puan(lar) için sahaya çıkacağını söylemiştik ve istediklerini aldılar.. Sanırım aldıkları bu 1 puana Eskilşehir cephesinde kimsenin itirazı yoktur. Hem hedef olarak hem sahadaki oyun olarak fazlasını beklemek abes olurdu..

Eskişehir açıkçası çirkef mi oynadı? Hayır.. Peki oyunu çirkinleştirdiler mi? Bence evet.. Açıkçası aldıkları skorlardan sonra herkesin dikkatini çekmeyi başardılar ve kadro yapısıyla da bana umut vermişlerdi. Ligde güzel oyun oynamak isteyen bir takımın olduğu fikri beni sevindirmişlerdi ancak 4 forvet oyuncusuyla oynamasına rağmen oyunun hiçbir bölümünde hücumda çoğalamadılar, topları olumlu kullanamadılar.. Oyun şablonları uzun topları Ümit ya da Mehmet'in indirmesi, bu toplara da Youla'nın savunma aralarına koşu yapmasına dayalıydı. Bu oyun şablonu normal olarak Burak Yılmaz'ı kullanamadılar.. Topu yere indirip ayağa pas yapmayı deneselerdi muhtemelen bu kadar gömülmek zorunda kalmazdı ve oyunu çirkinleştirmemiş olurlardı..

Galatasaray'da orta sahada 2 klasik önliberonun oynaması yaratıcılığı düşürüyor, onun da ötesinde topu rakip yarı sahada tutma özelliğini yitirmesine neden oluyor. Açıkçası Ayhan'ı beğenmeyen birisiyim ama Galatasaray'ın oynamak istediği oyun düzeninde Ayhan bu takımda alternatifi olmayan tek isim(Linderoth'u saymıyorum tabiki).

Gerets döneminde Galatasaray 5-0-5 gibi bir taktikle oynardı. 4 lü savunmanın önünde Saidoo, ilerde İliç, Hasan, Necati, Ümit Karan ve Hakan Şükür.. Bu seneki Galatasaray'da işte o beğenmediğim Ayhan oynamadığı zaman 6-0-4 gibi bir dizilişe geliyor..Hücum ile defans blogu arasında köprüyü kuran Ayhan oynadığı zaman orta sahada top tutma özelliği sayesinde önliberonun da Arda'nın da kendisine yakınlaşmasını sağlıyor ve çok daha sağlıklı bir 4-3-3 oynayabiliyor takım..

Maça dönecek olursak, öne geçen Galatasaray'ın oyunu sürklase etmesini ve farkı açmasını bekledim ancak Eskişehir geçen haftalardaki rakipler gibi oyun disiplininden kopmadı ve biraz da şansla golü buldu.. Bu dakikadan sonra Eskişehir dün Antalya'nın son dakikadaki dizilişinin tersine bir oyun oynadı. Galatasaray kalesine en yakın oyuncusu Leo Franco'dan yaklaşık 70 metre uzaklıktaydı.. İleriye topu çıkaramadılar ve Rıza Çalımbay'da Serdar'la Bülent'i oyuna alarak orta sahada topa biraz daha fazla hakim olmak istedi ancak onlarda arkadaşlarına uyunca Eskişehir tamamen skoru korumaya çalışan takım görüntüsüne büründü..Son oyuncu değişikliğinde de Rıza hoca takımına uydu ve Youla'yı oyundan çıkarıp bir önlibero daha aldı oyuna,Ragıp Başdağ.. Sanırım tek düşüncesi bir puanı koparmaktı, çünkü Youla ne kadar kötü oynarsa oynasın rakibin arkasını bu kadar boşalttığı dakikalarda gole her zaman en yakın oyuncudur Eskişehirspor'da..

Galatasaray 2. gol için herşeyi yaptı diyebiliriz..Sağdan denedi, soldan denedi, ortadan Arda ve Baros ile delmeyi denedi, yüksek toplarla rakip savunmayı hataya zorlamayı denedi ancak golü bırakın son dakikadaki Keita'nın volesi dışında pozisyona bile giremedi.. Bu konu hakkında uzun uzun konuşulur tabi ki ama bence Galatasaray yapabilceği herşeyi yaptı ancak Eskişehir'in tamamen oynatmamaya dayalı oyunu hücumun her yolunu tıkadı.. Bu tarz maçlarda gol üç şekilde gelebilir ; duran top, karambol, yada 0 'a inerek.. Sabri'nin 2 sezondur sıfıra inemediğini zaten biliyoruz.. Kewell o özelliklerini Liverpool'da zaten kaybetti..Uğur ters kanattan bir iki kere inmeyi başardı ancak sol ayağı yetersiz olduğu için bitirici ortayı yapamadı.. Keita da Aydın oyuna girdikten sonra sola çekilince 0'a inmeyi başaramadı..Aslında Keita sağda kalsaydı Aydın Kewell'ın kanadında oynasaydı şansı biraz daha fazla olabilirdi..Rijkaard'ın kararı saygı duymak lazım..Tıpkı Elano'nun 90 dakika oyuna almamasına saygı göstermek gerektiği gibi..

Rijkaard olunca işin içinde söz söylemek yersiz oluyor tabi ama 7 milyon € verilen, duran toplarda ve uzaktan atılan şutlarda etkili olan bir oyuncunun en azından son yarım saat oynamasını beklerdim. Özellikle Arda bu kadar etkisizken.. Arda'daki 3-4 maçlık form düşüklüğü devam ediyor ama dediğim gibi rakibin oyun yapısını da gözardı etmemek gerekir. Hiç boş alan bırakmadılar ve topun olduğu yere 2-3 kişiyle sert bir baskı yaptılar..

Cüneyt Çakır'a da bir kaç söz söylemek gerekiyor tabiki.. Hakemler hakkında tek taraflı olarak fazla eleştirmemeye dikkat ediyorum her zaman ancak oyunu genel olarak kötü yönettikleri zaman birşeyler söylemeden duramıyorum.. Allah aşkına Cüneyt Çakır bu maçı EPL'de yönetseyi bir daha maç verirler miydi merak ediyorum.. Hüseyin Göçkek için de söylemiştim Fenerbahçe- İ.B.B maçından sonra..Bir hakem bu kadar düdük çalarsa sahada hangi takım oynarsa oynasın tempo yükselmez ve zevkli bir maç izleyemeyiz. Bugün faul olması için oyuncunun yere düşmesi yeterliydi. Hakemin faul kıstası buydu tamamen. Oyuncu yere düşüyorsa pozisyonu süzmeden düdüğü çaldı. MHK ne iş yapar, seminerlerde ne anlatır çok merak ediyorum.. Bu kadar kaliteyi düşüren hakemler olduktan sonra ligimizin zaten yurtdışında izlenmesini beklemek olmaz..

Eskişehirspor lig başından beri istediği alarak yoluna devam ediyor ve 7. haftanın sonunda da yenilgisiz olarak devam ediyorlar lige ancak bende büyük bir hayal kırıklığı yarattılar.. Seyircisi de olan bir takım, ileri uç elemanları da gayet kaliteli ancak özellikle İstanbul deplasmanlarında bu gece gibi oynarlarsa, futbolseverlerin istediği lige renk katan takım sıkıntısını gideremezler. Galatasaray'da geçen hafta kırdığı rekoru ileriye taşıyamadı ve geçen sezondan sonra yine Eskişehirspor'u yenemedi.. Geçen haftaki Kasımpaşa maçı ve bu akşamki Eskişehirspor maçı diğer takımlar için bir örnek olacaktır ve bundan sonra Galatasaray maçlarında topyekün savunma yapan takımlar görmek kesinlikle süpriz olmayacaktır.. Sanırım bu haftaki en büyük kayıp da rakiplerine verdiği 'reçete'dir: Antifutbol

Haifa Wehbe


%100 cotton